Almanya merkezli Türk asıllı DJ/prodüktör Sedef Adasï, 15 Haziran 2022’de gerçekleşen Boiler Room & The Moment Present “Contemporary Scenes” gecesi için İstanbul’daydı. İki senelik aranın ardından İstanbul’a tekrar uğrayan Boiler Room’un bu seneki line-up’ında Birgay, Eylül Deniz, Jtamul ve Mx. Sür yer alırken programı Kübra Uzun sundu. Gecenin küratörü Sedef Adasï ile performansından önce yaptığımız röportajda kendisinin kariyerinden, Hamam Nights adını verdiği partilerinden ve Boiler Room’a hazırlık sürecinden konuştuk!
Selamlar Sedef, öncelikle nasılsın, hayat bu aralar senin için nasıl ilerliyor?
Merhaba Ahsen, ben gayet iyiyim. Seni sormalı.
Ben de iyiyim, birazdan alt katta yaşanacaklar için çok heyecanlıyım.
Biz de çok heyecanlıyız ve mutluyuz. Burada olma şansına eriştiğimiz için. İstanbul’a ilk defa bir artist olarak geliyorum. Boiler Room, İstanbul’da bu etkinliği organize etmem için benimle iletişime geçti ve ben de severek kabul ettim bu teklifi.
İstanbul’a ilk kez sanatçı olarak geldiğini söyledin, İstanbul’la ilişkin nasıl? Almanya’da yaşıyorsun ve Berghain’ın resident DJ’lerinden biri oldun. Bu haberi Instagram’daki bir elektronik müzik sayfasında görünce çok heyecanlandım. Bunun için de seni tebrik ederim. Almanya’da yaşamını sürdüren birisi olarak İstanbul’a karşı hislerin ne?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Biz aslında Makedonyalıyız ama evde Türkçe konuşuyoruz. Rumeli Türkleri olarak dedelerimiz Türkiye’ye göçünce İstanbul’la bir bağlantımız oluştu. Nenelerimiz de Makedonya’da kalınca ailemizin bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı da Makedonya’da kaldı.
İstanbul, Türkiye’nin diğer şehirlerine kıyasla farklı kültürleri bünyesinde barındıran ve tarihi dokusuyla birlikte oldukça kapsamlı bir geçmişe sahip olan bir şehir olduğu için de bu şehre bu kadar bağlı hissediyor olabilirsin bence.
Evet, doğru. Buranın dokusu çok mixed-culture.
Ekip olarak bu röportaja hazırlanırken sana dair en çok hoşumuza giden şeylerden biri Hamam Nights serisi oldu. Hem görsel unsurlarıyla hem de ağır basan mizahi yönüyle birlikte Hamam Nights’ın doğuş hikayesini öğrenmekle birlikte senin müzik yolculuğunun nasıl başladığını da dinlemeyi çok isterim.
Öncelikle DJ olmak hiç planladığım bir şey değildi. Küçükken birçok farklı şarkıyı aynı CD’de birleştiyordum, mixtape’ler yapıyordum fakat DJ’lik bir alakam yoktu. Müziği çok seviyordum. Partilere ve farklı etkinliklere CD’ler hazırlayarak başladım, büyüyünce de DJ olmanın bir meslek olduğunu anladım ve mixing olayını sevdim, bana enteresan geldi. O yüzden ben de DJ olmak için çalışmalara başladım ve kendi kendimi eğittim. Seneler boyunca sadece kendim için müzik yaptım, sonrasında işler gelişti. Arkadaşlarımla birlikte çalmaya başladım.
DJ’liğe Almanya’da başladın di mi?
Evet, Almanya’da başladım, sonrasında o parti senin bu parti benim derken olay çok gelişti ve şimdi buradayım! Hamam Nights da şöyle oluştu: Uzun zamandır kendi partilerimi yapmayı düşünüyordum. Almanya’da partiler bazen değişik olabiliyor, kendi partimi yapmak istedim çünkü kendi isteklerimi yerine getirmek gibi bir amacım ve vizyonum vardı. DJ olarak bunu yapamıyorsun çünkü partileri promoterlar hazırlıyor, sen sadece çalmak için gidiyorsun. Kendimi partilerimi yapmaya başlayınca kendi kültürümü Almanya’da görünür kılmak istedim. Bu nedenle Türkçe bir isim seçtim. Bir de çok komik bir an vardı: Bir akşam Türk olan bir arkadaşımla club’tayken arkadaşım “Ay çok sıcak, hamam gibi” dedi ve benim de çok hoşuma gitti bu. Hamam bana çok havalı bir isim gibi geldi ve sonuç olarak Hamam Nights’ın ismi doğmuş oldu.
Hamam Nights bana biraz daha oryantal bir kültürün batı müziğinin altyapısıyla buluşmasını çağrıştırdı, bu nedenle de az önce değindiğin mixed-culture yapısının en bariz bir şekilde ortada olduğu Beyoğlu’nda bu röportajı yapıyor olmamız da bana çok anlamlı geldi açıkçası. Senin şu anda kürate ettiğin Boiler Room, alışık olduğumuz Boiler Room serilerinden biraz daha farklı. Burada “Contemporary Series” olayı da var. Contemporary Series’ı bir de senin cümlelerinle duyabilir miyiz?
Öncelikle en mühim olan şey, İstanbul’un underground yapısını sunmak. O vizyonla hareket ettim. O nedenle Kübra’ya (Kübra Uzun) danıştım. Sanatçılara bir platform vermek adına böyle bir line-up oluşturmak istedim. Yani, ana akım olmayan, daha underground seslere yer vermek istedim. Ana akımda yer almayan sanatçıların görünür olmaması benim zoruma gidiyor. Bu kişilere daha fazla şans vermek lazım diye düşünüyorum.
Sanatçıların birbirini destekliyor olması bana müzik çatısı altında sanatçıların güvenli bir alan yaratmaya çalışması gibi geliyor.
Kesinlikle, çok önemli.
Birçok farklı kültürden beslenen bir insansın, bu yüzden senin görüşünün burada çok önemli olduğunu düşünüyorum. Techno müzik, diğer müzik türlerine kıyasla daha az söz barındıran, melodinin ön planda olduğu bir tür diyebiliriz. Bu nedenle elektronik müzik herhangi bir dil evrenine takılmadığı için diğer müzik türlerine göre daha evrensel bir boyutta değerlendirilebilir. Bunun artıları ve eksileri olduğunu düşünüyorum. Sence böyle bir kıyaslama yapılabilir mi?
Aslında, en önemli olan şey sevdiğin müziği çalmak. Kişiler için müziği kesinlikle çalmamalısın. Çünkü, kendi istediğin parçaları ve stili performans sergilediğin seyircilere aktarmak istiyorsan, kendi enerjini vermek istiyorsan kendine karşı dürüst olman gerekiyor.
90’ların rave kültürü, sosyal medya ile birlikte artık günümüzde de popüler. Elektronik müziğin de ekseninin kaydığını söyleyebiliriz. Dünyanın geri kalanında elektronik müzik trendleri şu an ne durumda sence?
Her yer böyle şu an. 2022’deyiz, her şey birbirine girmiş durumda. Eski-yeni karışmış durumda. Bence bu çok güzel, çünkü yeni mix’ler oluşuyor.
Sedef, sen aynı zamanda oldukça genç bir DJ’sin. Genç olmanın, genç ve dinamik bir çevreye sahip olmanın müziğine olan yansımaları nasıl sence?
Bence çok güzel. Hem şimdiki zamanın stilini ve müziğini anlıyorsun, hem de geçmişteki kültüre geri dönebiliyorsun.
Peki, geriye dönersek şu ana kadar sergilenen Boiler Room performanslarından en çok beğendiğin, sende en çok iz bırakan performans hangisi?
Sanırım en sevdiğim Jonny Rock. #bigfan
Benim de en sevdiğim videolar sanırım Boiler Room’un Berlin ayağındaki videolar. Her şehrin kendine özel bir tarzı var cidden.Şu an Boiler Room’un İstanbul ayağını kürate ediyor olmak sana nasıl hissettiriyor?
Çok mutluyum, aşağıda çok güzel bir enerji var. İnsanlar heyecanlı, bizim kadar heyecanlılar. Herkes dans ediyor, eğleniyor. Bu tabii ki çok önemli.
Hazırlık süreci nasıl ilerledi?
Boiler Room’dan bana teklif geldi. Teklif geldiği gibi Kübra’yla iletişime geçtim ve bana birkaç sanatçı ismi iletmesini söyledim. Sanatçıların müziklerine odaklanarak bir line-up oluşturduk. Bu line-up’ı oluştururken diversity odaklı bir line-up oluşturmaya özen
gösterdik. Kübra da bana İstanbul’dan birçok farklı isim önerdi ve hazırlık sürecini böylece tamamlamış olduk.
Müzik aracılığıyla farkındalık yaratmak adına elektronik müziğin kullanılması benim hoşuma giden bir şey.
Kesinlikle. İstanbul’da çok yetenekli insanlar var fakat bu insanlar Avrupa’ya ulaşamıyorlar. Kendi çizgilerinin dışına çıkmaktan zorlanıyorlar. Umarım bu sınırı aşabiliriz.
Peki, İstanbul’daki gece hayatını yorumlaman gerekse yapacağın yorumlar nasıl olurdu? İstanbul’da bulunduğun zamanlarda hangi mekanlara gitmeyi daha çok tercih ediyorsun?
Burada çok fazla yasak ve düzenleme olduğu için bir etkinlik yapmak oldukça zor. Çok fazla erkek odaklı ve mainstream bir line-up görürken şu an bir değişime tanıklık ettiğimizi düşünüyorum. Sadece bu Boiler Room’u düzenlerken bile o kadar fazla kişiyle tanıştım ki bu değişime gözlerimle şahit oldum.
Bu güzel sohbet için çok teşekkürler Sedef, seni daha yakından tanımak çok güzeldi! Son olarak, bu aralar sürekli dinlediğin, yeni keşfettiğin DJ’leri ve prodüktörleri öğrenebilir miyiz?
Çoook zor bir soru, çünkü çok fazla müzik dinliyorum! Bir düşüneyim… THC var, DMX Krew var, JTamul’u çok beğeniyorum.
Röportaj teklifini kabul edip bize zaman ayırdığın için çok teşekkürler Sedef.
Ben teşekkür ettim, birazdan aşağıda görüşürüz!
