Melisa Sarı’nın yazısıdır.
Bugünkü yazımızda 60’ların sonundan günümüze kadar sözüyle, müziğiyle, sesiyle herkesi büyüleyen; şarkılarında bazen neşe, bazen hüzün, bazen öfke barındıran ve sadece şarkılarıyla değil; kararlılığıyla, karakteriyle, duruşuyla sonsuzluğa adını yazdıran Cem Karaca’yı inceleyip biraz yaşamından biraz da öne çıkan albümlerinden bahsettik ve tabii ki playlist eklemeyi de ihmal etmedik!
5 Nisan 1945’te İstanbul’da dünyaya gelen Muhtar Cem Karaca, sanatçı bir ailenin oğluymuş. Annesi de babası da eski tiyatroculardanmış. Yani Cem, sahnelerin tozunu yutarak büyümüş ama onun hayali doktor ya da mühendis olmakmış. Ergenlik döneminde genlerindeki sanat aşkı ortaya çıkmaya başlamış ve onu Elvis Presley ile tanıştırmış, zamanla rock kültüründe çeşitlilikle karşılaşmış. On yedi yaşındayken Beyoğlu Spor Kulübü’nün partisinde, arkadaşlarının ısrarı üzerine sahneye çıkmış. Sonrasında da müzik hayatında profesyonelleşmeye karar vermiş. Babası, oğlunu müzikten vazgeçirmek adına bir sürü yol denemiş. Hatta bir konserde oğlunu yuhalatmış! Ama babası inat ettikçe Cem daha çok inat etmiş.
1963’te lise arkadaşlarıyla kurduğu ‘Dinamitler’ adlı grup dağılınca da yılmamış Cem. 1965’te ‘Jaguarlar’ ile çalışmaya başlamış. Bir yandan müzik ile uğraşırken diğer yandan da tiyatroyla ilgilenmiş. ‘General Çöpçatan’, ‘Zoraki Diktatör’ gibi oyunlarda rol almış. 1965’te Antakya’ya askerliğe gittiğinde olanlar olmuş… Bir askerin çaldığı sazın ritmi Cem’i kendinden geçirmiş. İstanbul’a döner dönmez şarkılarını Türkçe söylemeye, derdini türkülerle anlatmaya karar vermiş. İşte Cem Karaca, Anadolu Rock’ın öncüsü olma yoluna böyle koyulmuş.
İstanbul’a döndüğünde Mehmet Soyarslan’ın kurduğu ‘Apaşlar’ grubunda yer almış. Anadolu Rock parçalarını seslendiren Apaşlar, 1967’de Altın Mikrofon yarışmasına bile katılmışlar. Anadolu’nun hemen her yerinde sahne almakla kalmamış, Almanya’ya da gitmişler. 1968’de, ‘Türkiye’ye Merhaba’ konseri ile dönmüşler. Almanya’da kaydettikleri ‘Resimdeki Gözyaşları’ büyük yankı uyandırmış. Cem o zamanlar grubu politik bir yöne çekmek istese de Mehmet Soyarslan kabul etmemiş. Apaşlar 1970’te Bu Son Olsun/Felek Beni plağını çıkartıp dağılmışlar.
Cem bu sefer de Seyhan Karabay ile ‘Kardaşlar’ grubunu kurmuş. 1970’te Dadaloğlu/Kalender 45’liğini çıkarmışlar ve 1971’de Almanya’ya gidip dört tane 45’lik kaydetmişler. 12 Mart muhtırasında Cem, Almanya’daymış. Türkiye’ye dönünce de ‘Niksar’ın Fidanları’, ‘Kara Yılan’ ve ‘Acı Doktor’ gibi şarkılarla kendince 12 Mart’ın yaralarını kapatmaya çalışmış.
1972’de ‘Moğollar’ ile çalışmaya başlamış ve hepimizin bildiği ‘Namus Belası’na imza atmışlar. 1974’te ise ‘Dervişan’ ile çalışmaya başlamış. Siyasi çatışmalar gittikçe artarken Cem, akıllara kazınan bir parçaya imza atmış: “Tamirci Çırağı”. Hatta konserlerde onu söyleyeceği zaman sahneye çırak giysileriyle çıkarmış. Cem 1978’te Dervişan ile de yolunu ayırmış ve ‘Edirdahan’ grubunu kurmuş.
Zamanla siyasi çatışmalar daha da büyümüş. Konser için Almanya’ya gittiği sırada 1980 darbesi gerçekleşmiş. Cem, 1978’de çıkardığı 1 Mayıs plağında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle Türk vatandaşlığından çıkarılmış. Vatan hasreti gittikçe büyüyen Cem Karaca Almanya’da yaşayamayacağını anlamış. Sekiz yılın ardından tekrar Türk vatandaşı olmuş ve yurduna dönmüş. Toplumun bazı kesimlerinden tepki alsa da düşüncelerinin arkasında durmaya devam etmiş. Tamirci Çırağı’nı andıran ‘Kahya Yahya’ şarkısı 1990’daki Altın Güvercin yarışmasında ‘En İyi Şarkı’ ödülünü almış.
1993’te müziğe ara vermiş. 1994’te TRT’de ‘Rap Rap’ programını sunmuş. 1995’te Flash TV’de ‘Cem Karaca Show’u, 1996’da ‘Efendime Söyleyeyim’i sunmuş. 1997’de müziğe geri dönmüş. ‘Ağır Roman’ filmi için Resimdeki Gözyaşları’nı tekrar kaydetmiş. 1999’da Ahmet Güvenç ve Cahit Berkay ile ‘Bindik Bir Alamete’ albümünü çıkarmış. Albümdeki ‘Allah Yar’ şarkısı ile yine çevreden tepkiler almış ama kulak asmayıp kendisini müziğe vermiş. 2000’de ‘Kahpe Bizans’ filminin şarkılarını seslendirmiş hatta kısa bir rol de oynamış. Ölümünden on gün önce bile sahnedeymiş! Son günlerinde ölümünü hissetmişçesine “Allah canımı ya sahnede alsın ya da kral yatağımda.” diyormuş. 8 Şubat 2004’te geçirdiği kalp krizi ve solunum yetmezliği sonucunda dünyaya veda etmiş.
YOKSULLUK KADER OLAMAZ (1977)
Bu albümü Dervişan ile çıkarmış Cem. Neredeyse Türk işi bir progressive rock albümü. İngiltere’nin punk akımına ise politize bir cevap. Uğur Dikmen’in klavyedeki ustalığı Cem ile birleşince mükemmel bir albüm çıkmış ortaya. Albümde tüm şarkıların aynı piyano girişiyle başladığını ve sözlere sol düşüncenin hakim olduğunu görüyoruz.
HASRET (1980)
Cem Karaca’nın Almanya’dayken kaydettiği bu albüm Nazım Hikmet’in, Tevfik Fikret’in, Ahmed Arif’in şiirlerinden ve tamamen Cem’e ait parçalardan oluşuyor. Herhangi bir sosyal mecrada “Bence sen de şimdi herkes gibisin” dizesine rastlamayanınız yoktur. Cem Karaca’nın “Herkes Gibisin” şiirini şarkı şeklinde yorumlaması bambaşka bir güzellik katarak şiiri yaşamamızı sağlıyor.
DIE KANAKEN (1984)
Cem’in gurbet yıllarında çıkardığı bir diğer albüm. Sadece iki şarkı Türkçe ve bunlardan biri albüme damga vurmuş: Çok Yorgunum. Bunu, Nazım Hikmet’in vatandaşlıktan çıkarıldığında Rusya’da yazdığı ‘Mavi Liman’ şiirinden uyarlamış Cem Karaca. Dinlediğimizde mavi liman dediği İstanbul’u bir daha göremeyecek olmanın sadece Nazım’ı değil, Cem’i de mahvettiğini anlıyoruz.
MERHABA GENÇLER VE HER ZAMAN GENÇ KALANLAR (1987)
Ve Cem nihayet yurduna döndü. Halkın bir kısmı onu istemiyor ama vatanında olması ve müziğini yapabilmesi yetiyor ona. Bu albüm de Orhan Veli, Nazım Hikmet, Bedri Rahmi, Ömer Hayyam’ın şiirlerinden ve tamamen Cem’e ait şarkılardan oluşuyor. Ceviz Ağacı’nı bugüne kadar birçok sanatçı seslendirdi ama o eğlenceli müziğin ardındaki acıyı Cem Karaca kadar kimse hissettiremedi bence.
YİYİN EFENDİLER (1990)
Cem Karaca ve Uğur Dikmen’in birlikte çıkardığı bu albüm, adını Tevfik Fikret’in Han-ı Yağma şiirinden alıyor. Yiyin Efendiler’in sözleri evrensel nitelikte. Çünkü dünyada elindekiyle yetinmeyi bilmeyen ve hayatını para ile temellendiren insanlar hep olacak. Ne denebilir ki? Yiyin efendiler yiyin, bu iştah veren sofra sizin. Doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!
NERDE KALMIŞTIK (1992)
Cem Karaca, Cahit Berkay ve Uğur Dikmen’in çıkardığı ikinci stüdyo albümü. Raptiye Rap Rap’ın ve Nöbetçinin Türküsü’nün müzikleri Cahit Berkay’a; Herkes Gibisin’in sözleri Nazım Hikmet’e; Sen De Başını Alıp Gitme’nin müziği Nil Burak’a, geri kalanları da Cem’e ait. Benim bu albümdeki favorim Islak Islak. Cem Karaca öyle hissederek, yaşayarak söylüyor ki… Ayrıca bu parçayı Barış Akarsu’dan dinlemenizi de şiddetle öneriyorum, pişman olmayacaksınız.
BİNDİK BİR ALAMETE… (1999)
Cem Karaca’nın hayattayken yayımladığı son albüm, adeta bir veda albümü… Cem’in sesi şaşılacak kadar taze, sanki yirmilerinde bir genç. Albümde bağlama kısımları Cahit Berkay’a, bas gitar kısımları ise Ahmet Güvenç’e ait. Hudey Hudey’de ise Cem ile Selda Bağcan düet yapmış. Albüme adını veren Bindik Bir Alamete şarkısı da Yiyin Efendiler gibi evrensel ve Cem’in en eğlenceli şarkılarından biri!
ÖLÜMSÜZLER (2004)
Cem Karaca’nın ölümünden iki ay sonra çıkan bu albümde; eski albümlerden parçalar da hiç duyulmamış parçalar da var. Bence albümün en iyisi, Namus Belası. Söylentilere göre bu parçada, sevdiği kızın tecavüze uğramasıyla askerden kaçıp tecavüzcüleri öldüren bir genci anlatmış Cem Karaca. Bir sohbetinde bu şarkıyı yazdığına pişman olduğunu söylemiş, işin aslını bilemeyiz tabii.
Pes etmeden sanatını icra eden, şarkılarıyla gönüllerde taht kuran, Anadolu Rock’ın öncülüğünü yapan, halkın sesi Cem Karaca’yı rahmetle anıyor; onu her daim dinleyip dinletmeye devam ediyoruz. İyi ki vardın Cem Abi!
“Hoşça kalın gençler ve her zaman genç kalanlar!” diyerek şimdilik sizlere veda ediyoruz.