Devam filmleri, remakeler derken piyasaya birbiriyle paylaşım içinde, iyi veya kötü birçok korku yapımı sunuluyor. Kronolojiye genel bir bakış attığımızda ise dönemden döneme belli trendler ve odak noktaları görüyoruz. İster istemez klişelerin havada uçuştuğu bu ortamda, yapılan işe kimlik kazandırabilmiş korku filmi müziklerinden favorilerimi derledim!
It Follows (2015) – Disasterpeace
Disasterpeace’in ilk film bestesi olan It Follows’un üretim süreci pek iç açıcı değil. Filmin Cannes gösterimi söz konusu olunca soundtrack için verilen altı ay üç haftaya inmiş ve uğursuz bir başlangıç yapılmış. Kısıtlı süre sebebiye yönetmen David Robert Mitchell ve ekibi; John Carpenter, John Cage, Krzysztof Penderecki gibi isimlerin parçalarından aldıkları örneklerle geçici bir beste yaratmışlar. Fakat Disasterpeace bu beste üzerinden çalışmak yerine, oluşturulmak istenen moodu kavrayıp kendinden bir şeyler katabilmiş. Bence dinlediğimiz şeyin tanıdık ama aynı zamanda farklı olmasının sebebi bu.
Yaptığı işlerin bir şekilde yeni bir şeyler hissettirebiliyor olmasına önem veren Disasterpeace bu konuda başarılı. Tema müziğinin başlar başlamaz John Carpenter’ın Halloween için yaptığı besteyi hatırlattığı doğru fakat soundtrack genel olarak özgün. Old Maid ve Heels gibi parçalar gerilimi zirveye çıkarırken Detroit ve Jay ise içimizi ısıtıyor. Endişe, korku, şüphe, huzur yani filmdeki bütün duyguları içeren, dinleyiciyi moddan moda sokan bir liste. Korku sinemasına düşkün olmayan seyirciyi de yakalamayı başaran David Robert Mitchell, Disasterpeace ile güçlerini birleştirince ortaya iyi bir iş çıkmış.
The Omen (1976) – Jerry Goldsmith
Rosmary’s Baby ve The Exorcist’i takip eden The Omen, korku unsuru olarak dini ele alan ve antichrist figürüne odaklanan ilk başarılı filmlerden. Ama diğerlerinden farklı olarak The Omen’in film müziği “Ave Satani”de dini motiflere rastlıyoruz. Richard Donner’ın yönettiği film, The Exorcist kadar şiddetli, o zamanlar için seyircinin görmeye alışık olmadığı sahneler içermediği halde çok ses getirmiş ve başarısının büyük bir kısmını müziklerine borçlu diyebiliriz. Bir ilahinin sözlerinin anlamsal olarak tersinin kullanılmasıyla oluşturulan Ave Satani, dini duygulara dokunarak tüyler ürpertiyor. Müzisyen Jerry Goldsmith’in 1977’de, adaylarının arasında Bernard Herrmann’ın da bulunduğu “En İyi Film Müziği” dalında Oscar almasıyla The Omen başarısını taçlandırmış.
Halloween (1978) – John Carpenter
John Carpenter’ın unutulmaz filmi Halloween’in bestesi de kendisine ait. Filmin bütçesi bir orkestraya kaynak ayırmak için yeterli olmadığından küçüklüğünden kalma bir müzik geçmişi olan yönetmen, Los Angeles’ta bir stüdyo kiraladı ve kolları sıvadı. Synth bazlı müziklerin çoğunlukla bilim kurgu filmlerinde kullanıldığı yıllarda Halloween’in yakaladığı başarı bu tarz müziklerin korku sinemasına adaptasyonuna katkıda bulunmuş oldu. Kendi web sitesinde “Bernard Herrmann’ın Psycho için yaptığı besteye tek bir enstrümanın hakim olmasından ve enstrümental bir çeşitliliktense ritmin ön planda tutulmasından esinlendiğini” belirten Carpenter, ilham kaynağına paralel bir iş çıkarmış. Main Title’ın hiçbir saniyesinde rahat bir nefes alamıyoruz, popüler müzikte pek tercih edilmeyen 5/4 ölçüdeki piyano sürekli tekrarlanırken perdede yapılan değişimler gerilimin dozuyla oynuyor. Aniden duyulan dissonant aralıklar ise Michael Myers’ın kurbanlarının hayatlarına bir tehdit olarak girmesini hatırlatıyor.
Mulholland Drive (2001) – Angelo Badalamenti
Yazının geri kalanı spoiler içermektedir!
David Lynch’in yönettiği Mulholland Drive’ın açılış sahnesinde Diane’in mutlu aile tablosunu görüyoruz. Sonra film jeneriğe geçiyor, otobanda yol alan bir araba görülüyor. Bu sahneyi çarpıcı kılan şey Diane’in toz pembe dünyasını takip ediyor olması ve tabi ki Angelo Badalamenti’nin bestelediği, açılıştaki pozitiflikten uzak olan tema müziği. Bu parça o kadar karamsar ki Diane’in mutluluğunun geçici veya sahte olduğunu düşünmekten başka seçenek bırakmıyor. Soundtrack oldukça hüzünlü ama Badalamenti’nin amacının izleyiciyi Diane’in iç dünyasına dahil etmek olduğunu sanmıyorum. Bence parçalar adeta seyircinin hislerine tercüman oluyor ve filmin dram yönüne vurgu yaparak karakterin yaşadığı çıkmazı ekranın ötesine taşıyor.
The Strangers (2008) – Tomandandy
Bryan Bertino yönetmenliğindeki The Strangers, geceyi şehirden uzak aile evinde geçirmeye karar veren Kristen ve James adındaki çiftin başına gelenleri konu alıyor. Filmin The Hills Have Eyes (2006) ve 47 Meters Down gibi korku yapımlarının da müziklerini yapan Tomandandy imzalı atmosferik bir soundtracki var. Fakat bence en gerilimli sahneler anempathetic sound ile öne çıkıyor. Kristen pencerede saldırganla yüzleştiği sahnede savunmasız bir haldeyken hiç durmamak üzere çalmaya başlayan plak, karakterin yaşadıklarına kayıtsız kalırken çığlıklarıyla birleşerek tansiyonu arttırıyor. Bir başka sahnede James’in arkadaşı Mike eve girdiğinde ise Merle Haggard’ın “Mama Tried” şarkısıyla karşılanıyor. Tenha bir yerde, üç saldırganın çevrelediği bir evde neler olup bittiğini anlamaya çalışan Mike tedirgin adımlarla ilerlerken bu sahneye pozitif bir country parça eşlik ediyor. Film aslında pek sevilmese de The Strangers’dan bahsetmek istedik çünkü gerilimin başarılı bir şekilde örüldüğünü ve müziklerin de buna katkı sağladığını düşünüyoruz.
Saw (2004) – Charlie Clouser
“Hello Zepp”, yani finaldeki müzik, plot twist ile birlikte gerilimi arttırıyor ve bu müzik eşliğinde Adam’ın işkence odasına kapatılmasıyla film bitiyor. Filmde sık sık geçmişe döndüğümüz için kapalı alan gerilimi biraz kırılmış olsa da günün sonunda Adam’ın küçücük bir odaya kapatılmasına tanık oluyoruz. Charlie Clouser’ın akıllara kazınan bestesiyle dans eden bu sahne, kesinlikle çok rahatsız ediciydi. Ayrıca Jigsaw hakkındaki bilgiler aydınlığa kavuşur kavuşmaz Adam’ın işkence odasında karanlığa hapsolması tezatlığını da ancak bu kadar dramatik bir müzik kaldırabilirdi. Aslında Adam’ın kasetçaları bulmadan önce cepleri karıştırdığı kısım, seyirciyi yeni bir habere hazırlamak için tanınmış bir süre gibi. Adam, Zepp’in cebinden bir başka kasetçalar bulunca Jigsaw’ın Zepp olmadığını anlıyor ve o anda müzik giriyor. Müziğin başlangıcındaki santur sesi şimdi göreceklerine hazır ol uyarısını veriyor ve art arda gelen flashbacklerle olaylar açığa çıkıyor.