Özgür Özdemir’in yazısıdır.
Filmi özetlemek gerekirse, mezuniyet yemeğine giden şairin, hayallerini gerçekleştiremeyen hemşireyle olan ve ölümü bekleyen adamın evinde biten yolculuğu anlatılıyor.
Tren istasyonun da başlayan film, daha ilk sahneden hikâyenin gövdesinin trende oluşacağını anlamamızı sağlıyor. Hatta yolluk imgesi1 ile de yolculuğun uzun ve zahmetli geçeceği anlatılmak isteniyor.
Tren yolculuğunda kullanılan farklı kesimden insanlar2 son dönemdeki sanat filmlerin başat sorunlarından3 birkaçını ekarte ediyor. Bu sayede “İşe Yarar Bir Şey” fark yaratıp, yönetmenine ve hemşiresine ödül kazandırmıştır.
Tren sahnelerinde şair ile hemşirenin temasının yoğun olması, önce hemşirenin gidişinin asıl nedenini öğrenmemize sonra da bu nedene ortak olmaya giden süreci göz önüne seriyor.
Aslında tam da bu noktada işe yarar olan şeyin ne olduğunu anlayabiliriz. Şairin, hemşirenin gidiş nedenine ortak olması için iki sebep olduğunu varsayarsak bunlardan biri “adamı tanıması” ki bence düşük bir ihtimal, diğeri ise “ölümü tecrübe etmek istemesi”. Bence Pelin Esmer’in İşe Yarar Bir Şey’i de tam olarak bu: “Ölümü tecrübe etmek.”
Bununla birlikte senaryoda, erkek egemenliği sorununa ciddiyetle yaklaşılmış ve bunun kadınların hayatına etkisi üzerinde bilhassa durulmuştur. Hemşirenin hayallerinin kısıtlanması repliklerle dile getirilen örneklerden olduğu gibi kahvehane sahnesindeki ürkek bakışlar da alt metin için önemlidir.
“Şairlerin mesleğinin asla şairlik olmadığı” mottosu ile içimizi ısıtan İşe Yarar Bir Şey, senaryosu/ mekânları/ oyunculukları ile ön plana çıkıyor. Şiiri ve yolculukları ya da yolda olmayı seviyorsanız, bu film tam sizlik, iyi seyirlerJ
Oyunculuklar 8/10 (Yiğit Özşener dışında)
Senaryo 7/10
Mekânlar 7/10
- 1) Ulaşımın zor ve zahmetli olduğu dönemde yolculuğun uzun sürmesi yüzünden yola çıkılırken yolcunun yanına yolluk alması önemlidir. Aksi taktirde yolculuk daha zorlu geçebilir. Buna ek olarak yol yorgunluğu da aynı dönemin bize mirasıdır.
- 2) Yemekli vagonun köşesindeki adam/ Yemeğe eşlik eden iki bayan vb.
- 3) Toplumun belli bir kesiminin ya da azınlığının yaşantılarından bahsedilmesi filmleri gettolaştırıyor. Bu yüzden izleyici kitlesi ve filmi içselleştirici sayısı sabit kalıyor. Yani filmlerin konuları gettolaştığı için filmlerin de etki alanı dar kalıyor. Kimi eleştirmenler bunun ülkedeki kültür düzeyiyle ilgili olduğunu vurgulasa da bunun biraz kaçamak cevap olduğunu düşünüyorum. Çünkü içinde bulunduğu toplumun genelinden kopuk/ toplumdan beslenmeyen bir anlayışın, yaşam süresinin kısıtlı olduğu tarihte aşikar. Ayrıca, toplumdan beslenen ve toplum(lar)a hitap eden sanat ürünleri kalıcı oluyor. Eleştirmenlerin bunu göz ardı etmemesi gerek. İşin özü, bu filmde de kullanılan imgeler sayesinde bu durum aşılmış gözüküyor.