Fikret Kızılok’un müzik ile olan ilişkisi kesintilidir ki bundan yola çıkarak albümleri arasındaki farkların nedeninlerinin bir nebze anlaşılır olduğunu söyleyebiliriz. İngiliz Rock’n Roll’una özenmekle başlayan ve Anadolu müziğiyle biten kariyerinde Fikret Kızılok, deneysel diyebileceğimiz birçok işe de girişmiştir. Barış Manço’dan abilik, Aşık Veysel’den hocalık görmesi gibi durumlar, bu değişimler üzerinde eminim ki etkili olmuştur. Müzikten uzaklaştığı zamanlarda ise mesleği olan diş hekimliğini yapmıştır.
1982 yılı da Fikret Kızılok’un müziğe dönmeye karar verdiği yıllardan biridir. O dönemlerde popüler olan müziğe ilgi duymaması ve kendisiyle benzer düşüncede olan insanlarla bir çatı altında müzik yapma fikri Fikret Kızılok’u bir yola iter. O yıllarda muayenehane olarak kullandığı mekanı bir sanat evine çevirir ve Çekirdek Sanat Evi böyle kurulur.
Fikret Kızılok Çekirdek Sanatevi’ni henüz kurmuşken, o zamana kadar tanışmadığı Bülent Ortaçgil’in kapısını çalar ve sanat evinde bir konser vermesini rica eder. Bülent Ortaçgil de 20-25 dinleyici kapasiteli mekanda konser verir ve bu proje daha yeni hayata geçmişken Fikret Kızılok’a ortak olur. İkilinin önderliğinde sanat evi tam bir müzik yuvası olmuştur.
Bostancı, Çatalçeşme’de olan Çekirdek Sanat Evi, uygun fiyatlı biletleriyle dinletilere başlar. Ancak burası sadece bir konser alanı değildir. Dinletiler Fikret Kızılok’un iki kanallı basit teybiyle canlı olarak kayıt edilir ve dinletilerde bilet alıp bulunmuş müşterilere kasete basıldıktan sonra hediye edilir. Kayıtlarda etrafta koşuşturan çocukların seslerine ve seyircilerin konuşmalarına rastlamak mümkündür. Telif hakları yasası o dönemlerde yoktur. Böylece bandrollü albüm kayıtlarının yanı sıra bandrolsuz canlı kayıtlar da yapılmaktadır. Bu kasetlerin tasarımı ise oldukça ilgi çekicidir çünkü resimlerin ve yazıların büyük bir kısmını, Fikret Kızılok’un o zamanlar 5-6 yaşlarında olan oğlu Yağmur Kızılok hazırlar. Bu üretkenlik sebebiyle de ilgi giderek artmaktadır. Bu günlerde koleksiyon değeri barındıran kasetleri bulmak maalesef pek kolay değil.
Çekirdek Sanat Evi’nde müzik adına çok kalıcı ve önemli adımlar atılmıştır. Hepimizin tanıdığı isimlerin kendilerini ilk gösterdikleri yerdir burası. Ezginin Günlüğü, Yeni Türkü, Doğan Canku, Cem İkiz… Bu isimlerden biri de Erkan Oğur. Hatta Erkan Oğur’un, dinletilerin kaydedildiğini bilmediğini ve öğrenince biraz kızdığını biliyoruz. Ancak Erkan Oğur’un buraya verdiği değer çok açıktır. Örneğin “Çekirdek Resitali” albümünün çekirdeği bu çekirdektir. Zaten kasetler sanat evi kapandıktan sonra sanatçıların onaylamama ihtimallerine karşı çoğaltılmamıştır. Sanat evinin başında olan Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil hem mekanla ilgileniyor hem de birlikte üretim yapıyorlardı. İkilinin “Pencere Önü Çiçeği”albümü burada basılmıştır. Bunun gibi birçok albümün kaydı yapılmıştır ve ikili prodüktorlük görevini üstlenmiştir. Aynı zamanda gelen insanlara bazen şarkı sözleri vermiş bazen düzenlemeler yapmışlardır.
Müzikal denemeleri desteklemek için bulunan bu sanat evi, 1986’da çıkan telif hakları yasasıyla büyük bir darbe yedi. Kısa süreli çırpınışlar fayda getirmedi ve Çekirdek Sanatevi kapandı. Gerisinde ise Türk Müziği söz konusu olduğunda kapılarını ilk çalacağımız isimleri ve birçok albümü bıraktı. Ben 2020 yılından dönüp bir baktığımda, bu her şeyden önce çok samimi bir konser alanı olan ve deneysel işlere imza atılan mekanda hiç bulunamamanın üzüntüsünü duydum. Yaşım gereği birinci ağızdan bilgiler veremeyeceğimden ötürü bulabildiğim tüm kaynaklara baktım ve bu bilgileri tek çatı altında toplamak istedim çünkü çok az insanın böyle bir sanat evinin farkında olduğunu gözlemledim. Benimle aynı amaçta olduğunu düşündüğüm “Türkçe Rock” isimli YouTube kullanıcısı da bu sanat evinde kaydedilen albümlerin bazılarını bizlerle buluşturmuş, ona da bir bakmanızı öneririm.