Muhammet Çelik’in yazısıdır.
“Vegan For Life” diye haykıran Moby, geçtiğimiz ay yeni albümü olan All Visible Objects’i piyasaya sürdü. Önceki albümlerinde olduğu gibi, bu albümünde de elde edeceği kârı; doğa, hayvan ve insan haklarını savunan 11 farklı yardım kuruluşuna aktaracağını bildirdi. Çocukluğunda annesiyle beraber hayatını kurtardıkları sokak kedisi Tucker’dan sonra vegan olmaya karar veren Moby, boynundaki dövmesinden de anlayacağımız üzere, vegan haklarına destek veren önemli isimlerden olmaya devam edecek.
All Visible Objects
All Visible Objects’in yayınlanış tarihi geçtiğimiz Ocak’ta, albümden ilk single’ı olan Power Is Taken şarkısıyla beraber yayımlanmıştı. Power Is Taken şarkısına tam bir “throwback” diyebiliriz çünkü şarkı bolca house ve tehcno alt yapıları içeriyor. Sert synthleri, techno beati, alarm ve klasik house hornlarıyla tam bir 1995 model Moby şarkısı olmuş diyebiliriz. Şarkının sözleri de bir o kadar sert ve isyankâr. Donald Trump ile olan mücadelesi ve ona yaptığı seks oyunu ile defalarca gündeme gelen Moby, şarkıda geçen “We who hate oppression must fight against the oppressors” ve “Power is not shared, power is taken.” sözleri ile adeta günümüz ABD siyasetine olan nefretini haykırıyor.
Bizi bu single ile belirli beklentilere sokan Moby, 15 Mayıs’ta yayınladığı All Visible Objects’e bolca tribal vocal loopları ve techno perküsyonları içeren Morningside ile başlıyor. Ardından melankolik olarak nitelendirebileceğimiz, piyano ve techno alt yapılı My Only Love geliyor. Albümün 3.parçası olan Refuge için de tribal house altyapısıyla oluşturulmuş, eski stil bir Moby parçası diyebiliriz. Fakat albüm buradan sonra ilginç bir hal almaya başlıyor. One Last Time şarkısıyla tempoda düşüşe geçen ve daha sakin bir ruh haline bürünen albüm, ardından sırayla gelen Power Is Taken, Rise up in love ve Forever şarkılarıyla tekrar tempoyu yükseltip, 1995 model Moby’e geri dönüş yapıyor. Albümün 8 ve 9. Parçaları olan Too Much Change ve Seperation albümün havasını tamamen değiştiriyorlar. Piyano balatları olarak değerlendirebileceğimiz bu iki şarkı da oldukça düşük tempoda ve melankolik bir ruh hali içerisindeler. 10.parça olan Tecie yine oldukça bol perküsyonlu, techno müziğe oldukça yakın bir yapım. Son şarkı ve albümün adını taşıyan All Visible Objects kendinden önce gelen diğer piyano balatları gibi oldukça yavaş ve karanlık bir ruh hali içerisinde. Bu şarkılarda da tekno alt yapılarını, ne kadar da balat olsalar, zaman zaman görebiliyoruz.
Özetle; Moby, bu albümde geçmişe bir dönüş yapmak istemiş ve aynı zamanda kendi melankolik yapısından kurtulamamış diyebiliriz. Benim bu albümdeki favorilerim daha slow şarkılar olan Morningside, My Only Love ve One Last Time oldu. Bu şarkıları genelde albümden ayrı dinliyorum çünkü albümün ortak bir tema üzerinde olmaması albümün bütünlüğünü bozuyor ve biz dinleyicileri, albümdeki şarkıları bireysel olarak dinlemeye itiyor. Albümdeki duygu ve tempo değişimlerinin çok sert olmasından ötürü albümü tümüyle dinlemek dinleyiciye karmaşık hisler uyandırabiliyor. Fakat şarkılara bireysel olarak bakarsak, farklı dinleyicilere hitap edecek oldukça başarılı şarkılar olduğunu söyleyebiliriz. Bu albümden elde edilecek tüm kârın, doğa, hayvan ve insan hakları savunucularına bağışlanmasının da kesinlikle takdire şayan olduğunu belirtmek istiyorum. Bu albümü dinlerken güzel bir amaca katkıda bulunduğunuzu unutmayın. Sonraki albümde görüşmek üzere.