Yeni yılın heyecanıyla dolduğumuz bugünlerde, sizlere 2023’e dair küçük nostaljiler yaşatacak bir derleme oluşturduk. Keyifli okumalar!
The New York Times‘tan Jon Caramanica tarafından “Rap‘in Yeni Prensesi” olarak övgüyle anılan Isis Naija Gaston namıdiğer Ice Spice 2023 ün yükselen isimlerinden oldu.
Henüz 23 yaşında olan rapçi, kariyerine 2021 yılında başlamasına rağmen 2 yıl içerisinde çok büyük başarılara imza attı. Ses getiren düetlere imza atan rapçi, Lil Tjay ile olan ortak çalışması olan “Gangsta Boo” şarkısıyla ABD Billboard Hot 100 listesine girmeyi başardı. Amerika‘da adından çokça söz ettirmesinin yanı sıra Time Dergisi tarafından “çıkış yapan yıldız“ seçilerek tüm dünyaya adını duyurdu.
12 Şubat 2023 tarihinde Apple Music sponsorluğunda, Kansas City Chiefs ve Philadelphia Eagles arasında oynanan maçın devre arası şovu, tüm zamanların en çok izlenen performansı olarak kayıtlara geçti. Televizyon ve çeşitli dijital platformlardan 121 milyondan fazla izleyici, State Farm Stadyumunda gerçekleşen bu unutulmaz ana şahitlik etti.
Beş yıl aradan sonra sahneye çıkan Rihanna, en son 2018’de 60. Grammy Ödülleri’nde görülmüştü. Bu kez Super Bowl’un gerçek sahibi olan ünlü sanatçı; performansına “Bitch Better Have My Money” şarkısıyla açılış yaparken, “Where Have You Been”, “Rude Boy”, “We Found Love”, “Diamonds” gibi hepimizin aklına kazınmış klasikleriyle devam ederek izleyicileri büyüledi.
Performansı takip eden hafta, Rihanna ABD Billboard Hot 100 listesine yeniden giriş yaptı. Bu listede “Umbrella” 37. sırada, “Diamonds” 44. sırada ve “We Found Love” ise 48. sırada yer aldı. Böylece sanatçı ABD’de “Best Streaming Week” elde etti.
Los Angeles’taki ünlü Dolby Theatre’da 26 Ekim’de gerçekleşen 2023 Red Bull Symphonic konserinde bu sene GRAMMY ödüllü rapçi Metro Boomin sahne aldı. Bu etkinlik, 2022’de Rick Ross’un açılışını yaptığı Red Bull Symphonic serisinin ikinci gösterisi oldu. Metro Boomin’in parçalarında hissedilen klasik müzik etkisi, ünlü şef Anthony Parnther ve Symphonic Orkestrası ile sahnede zirveye ulaştı. Metro, seçkin orkestra eşliğinde, kendi müziğini klasik notalarla buluşturarak dinleyicilere benzersiz bir deneyim sundu.
Metro’nun setinin ikinci yarısında, Spider-Man: Across the Spider-Verse film müziğinden “Am I Dreaming” parçasını seslendirmek üzere önce Roisee, ardından Swae Lee ve Nav, “Calling” adlı şarkıyı seslendirmek üzere sahneye çıktı. Gösterinin sonunda ise John Legend, Kanye West’in “Father Stretch My Hands, Pt. 1” adlı şarkısını seslendirdi ve ardından Metro ile düet yaptıkları “On Time” adlı parçayı söyledi.
Metro, hayranlarına “Bu gece bir kutlama. Müziği kutluyoruz, kültürü kutluyoruz, bu müziği dinleyip bu müziği bu müzik yaptığınız için hepinizi kutluyoruz,” diyerek seslendi.
Pop müziğin kötü çocuğu, kalpsiz, kırmızı blazer’ı ile akıllarda yer etmiş Abel Makkonen Tesfaye ya da diğer ismiyle The Weeknd bu sene müzik kariyerinin yanı sıra beyaz perdeye de adımını attı. “The Idol” isimli dizinin yaratıcıları arasında da yer alan Abel aynı zamanda Lily-Rose Depp ile başrolü paylaştı. Daha önce “Blinding Lights” klibindeki birçok göndermesiyle sinemaya oldukça ilgi duyduğunu göstermiş olan Weeknd, bu dizide resmen bir İsveç Çakısı gibi birden fazla pozisyonda görev aldı. Abel, dizinin yapımcısı ve başrolü dışında dizinin müziklerinin de başındaki isim oldu. Daha önce görülmemiş bir şey olmasa bile, Weeknd gibi büyük bir sanatçının bu kadar yükün altından kalkmaya çalışmasını izlemek hem izleyen hem de onun için farklı bir deneyim olmuş olsa gerek.
Dizi, HBO kanalında yayına girdi ama birden fazla skandaldan ötürü ikinci sezon onayını alamadı. Dizinin ana karakterinin Abel’ın eski sevgilisi Selena Gomez’ın kariyeri arasındaki benzerlik gerçekten bir tesadüf olmaktan fazla gibi duruyor. Dahası, dizide geçen cinsellik ve çıplaklık HBO’nun standartlarına göre bile fazla bulundu. Aynı zamanda serinin orijinal yönetmeni Amy Seimetz’in serinin sonuna getirmeden istifa etmesi ve bunu üzerine yaptığı açıklamada kullandığı “toksik iş ortamı” gibi söylemler yapılan işin arka planının oldukça çirkin olduğunu gösteren nitelikte. Belki de Abel sadece “The Weeknd” olmaya devam etmeli, ne dersiniz?
Hollywood, yıllardır sürdürdüğü etkileyici film ve televizyon yapımlarıyla dünya çapında büyük bir etkiye sahip. Fakat 2023’ün başlarında Hollywood, beklenmedik bir şekilde, senaristlerin grev kararı ve ardından sektördeki oyunculardan gelen büyük destek ile çalkalandı. Bu grev, eğlence endüstrisinin temelini sarsarken perde arkasında neler olduğunu anlamak da önemli. Hollywood grevlerinin temelinde genel olarak yapay zeka karakterlerine karşı gerçek oyuncuların haklarının korunması ve maaşlarda anlaşma sağlanamaması yatıyor. En son 2007’de greve giden senaristlerden sonra, sektörde yaklaşık altmış yıldır görülen en büyük grev olarak görülen eylem, sinema sektöründe büyük kayıplara ve aynı zamanda birçok beklenen yapımın ertelenmesine de yol açtı. Sektör çalışanlarının haklı istekleri üzerine ortaya çıkan eylem, başlangıcından yaklaşık beş ay sonra, stüdyolarda varılan anlaşmaların ardından Eylül ayının bitişinde sona erdi. Senaristler ve sektör çalışanları beş aylık grevin ardından yapılan üç yıllık anlaşma sayesinde yapay zeka teknolojisine karşı oyuncuların haklarının korunması, iş güvencesi ve ücret zamları gibi taleplerinde neticeye ulaştılar. Perde arkasında olup bitenler, değişen dünya ve yükselen teknoloji ile oluşan yeni normallere adapte olunması sürecinde kesinlikle önemli bir role sahip. Bu süreçte sektör çalışanlarının haklarını mücadele ederek elde etmeleri ve bu direnişe gelen desteğin adeta perde önüne taşması ise umut verici.
Geride bıraktığımız 2023 yılında birçok dünya starı, hayranlarının heyecanla beklediği dünya turneleriyle unutulmaz anlara imza attı. Senenin en çok ses getiren turneleri arasında “Renaissance World Tour” ile Beyonce, “The Eras Tour” ile Taylor Swift, “After Hours Til Dawn Tour” ile The Weeknd, “Music of the Spheres” ile Coldplay ve “It’s All A Blur” ile Drake yer alıyor.
Bu turneleri diğerlerinden daha farklı kılan özellikler sadece biletlerin anında “sold out” oluşu, stadyumların dolup taşması ve eşsiz sahne gösterileri değildi. Taylor Swift’in hayranlarının “You’re on Your Own, Kid” şarkısındaki sözlerden esinlenip aralarındaki bağları güçlendirmek için kendi yaptıkları friendship bracelet’leri konserde birbirlerine hediye etmesi ilham vericiydi. Bunun yanı sıra Beyonce’nin kızı Blue Ivy’nin her konserde daha da gelişen dans performansı hayranlar tarafından ilgiyle takip edildi, hatta TikTok’ta akım haline geldi. Coldplay konserinde şarkılarla senkronize bir şekilde yanıp sönerek konserde ışık gösterisi yaratan Xyloband bileklikler, Weeknd’in turnesinin ikonu haline devasa gümüş silüetin Bella Hadid ilhamıyla oluşturulduğu iddiaları bu turnelerde öne çıkan detaylar arasındaydı.
2018 senesinde büyük bir başarı yakalayan “Spiderman: Into The Spiderverse” filmiyle başlayan serinin ikinci filmi “Across The Spiderverse” bu sene yaz sezonun başında 2 Haziran’da seyirciyle buluştu. Film birçok açıdan kitlesinin beklentilerini karşıladı hatta bunları yıkıp apayrı bir seviyede bir iş olduğunu gösterdi. Biz ise bu yazıda sizlere yıkıp geçtiği beklentiler arasından spesifik bir kısmına değinmek istiyoruz: Metro Boomin.
Metro Boomin geçtiğimiz sene “Heroes & Villians” albümü ile inanılmaz bir başarı yakalamıştı ve bunun üzerine “Across the Spiderverse” filminin müziklerinin yapımından onun sorumlu olacağı açıklanmıştı. Seyirci ve dinleyici olan bizler tabii ki bu haberi duyunca iyi bir iş geleceğini tahmin ediyorduk ancak bu denli başarılı olacağını hiçbirimiz tahmin edemezdik. Albüm içerisinde Lil Wayne, ASAP Rocky, JID, 21 Savage, James Blake, Don Toliver gibi birbirinden başarılı ve büyük isimleri barındırıyor. Bu albüm boyunca Metro bizlere sadece sözlerle hikâye anlatılmasının gerekmediğini, ritimlerle ve melodilerle aslında ne denli büyük bir resim çizilebileceğini gösteriyor. Spider-Man ile oldukça özdeşleşen melodilerle dolu bu albüm, bize Web Swinger’ın macerasından şarkılarla ne yazık ki sadece 47 dakika eşlik ediyor.
Önümüzdeki sene, bu albümde de yer alan bir isim olan, JID ile ortak bir albüm çalışmalarına devam ettiği biliniyor. Metro, arkasına aldığı bu rüzgâr ile, her sene bizlere üstüne konuşulacak bir konu sunmaya devam edecek gibi duruyor. Bir producer’ın gerçek potansiyelini gösteren Metro Boomin müzik endüstrisini şekillendirmeye devam ederken bizler de arkamıza yaslanıp ne zaman bir şarkının başında adı geçse keyifle dinlemeye devam edeceğiz.
Taylor Swift’in merakla beklenen ikonik albümü “1989 (Taylor’s Version)”ı hayranlarıyla nihayet buluştu. Albümü dinlerken ilk düşündüğümüz, melodik ve vokal olarak değişmiş bir albümle karşı karşıya geldiğimiz oldu. Bu yeni albümün yalnızca değişen sesler değil, Taylor’un yıllar içinde dönüşen ve gelişen kişiliğinin de yansıması olduğu ise aşikar. Orijinali zaten ikonikleşmiş bir albümü yeniden kazanmak için bu adımı atmak, gerçekten büyük bir cesaret örneği. Kendi doğrularından sapmadan, her konuda kararlı bir şekilde ilerlemesi, hayranlarıyla empatiyi kolaylaştırıyor. Tüm zorluklara rağmen, bu albüm hâlâ efsanevi bir nitelik taşıyor ve Taylor’ın kararlılığına hayran bırakıyor.
Bu yıl dönüşümlerin yılı! Taylor Swift’in ardında Doja Cat de bambaşka bir kişilğiyle bu sene sahnelerdeydi. Dişilliği vurguladığı önceki albümü “Planet Her”den sonra “Scarlet”, Doja’nın karanlık ve şeytani dönemini kayıtlar altına bıraktığı bir albüm olduğunu söylemek mümkün. Albüm, benzer tempolu 17 şarkıdan oluşuyor. Albümün giriş şarkısı, aynı zamanda yıla damgasını da vuran, “Paint the Town Red” ise Doja’nın geçirdiği “karanlık” dönüşümün en net belirtisi olarak gözlerimize parlıyor.
“My 21st Century Blues” hem uzun zamandır beklenen debut albümü hem de bağımsız bir sanatçı olarak RAYE’in ilk projesi. Albüm, eşitsiz bir müzik endüstrisine karşı verilen mücadeleyi yansıtarak RAYE’i öfkeli ve samimi bir solo sanatçı olarak da tanıtıyor aynı zamanda. Özellikle öne çıkan single’ı “Hard Out Here”da, beyaz erkek müzik yöneticilerini “pembe şişman ellerini” uzak tutmaları konusunda uyararak endüstrinin dengesini sorguluyor. Albümdeki en dikkat çekici parça, 070 Shake’in de yer aldığı “Escapism” adlı şarkı, Ocak 2023’te Birleşik Krallık’ta ilk No. 1 ve Billboard Hot 100 listesine girişiyle sürpriz bir başarı elde etti.
Sırada kişisel favorilerden olan son albüm, son yıllarda Spotify Wrapped’lerde ilk üçten çıkmayan Mitski’nin “The Land Is Inhospitable and So Are We”si var. Mitski’yi bu albümde yine melankolik ve yalnızlığa odaklı, ama bu sefer önceki albümlerindeki isyanının ve varoluşsal sancılarının yerini sakin ve huzurlu bir kederle doldurmuş olarak dinliyoruz. “En iyi albümlerinden biri” olarak bir çok incelemede yerini almış olan bu yedinci albümünde Mitski, kültleşmekte olan üslubuyla, dinleyenlerini derinlere gizlediği hislerinden vuruyor. Küçük bir duygu değişimiyle klasik anlatımına devam etmiş olmasının aksine, bu albümde country esintileri taşıyan vokallerle hakim olduğu türden uzak bir yol izlediğini de söylemek gerekir. Albümde bizim favorimiz bu yılki ruh halimizi bizimle birlikte yaşamış gibi hissettirebilen; hayal kırıklıklarını, üzüntülerin öğrettiği tecrübelerini kabullenerek büyümeyi, huzur vererek işleyen “Bug Like an Angel”! İyi dinlemeler.