Röportaj: Rodez

Elektronik müzik sahnesinde adı hızla yükselen, yollarımızın ise 15. Battle of the DJs’i kazanmasıyla kesiştiği DJ/Prodüktör Rodez ile röportaj gerçekleştirdik. Keyifli okumalar!

Merhaba. Bugün radyo boğaziçi yayın odasında 15. Battle of the DJs kazananı Rodez ile beraberiz. Nasılsınız?

Rodez: İyiyim sizleri sormalı.

Biz de iyiyiz, teşekkür ederiz. 2024 nasıl başladı sizin için?

Rodez: 2024 prodüksiyon açısından daha verimli başladı benim için ancak sahnelerimin biraz daha askıya alındığı bir yıl oldu. O yüzden sahnelerim askıya alınırken Spotify, SoundCloud, Apple Music, Beatport gibi stream platformları üzerinden yürümek, biraz daha buraya ağırlık vermek istedim. 2024 bu şekilde devam ediyor benim için.

Çok güzel. Şimdi Battle of the DJs ile sizi tanıdığımız ve öyle yolumuz kesiştiği için onunla ilgili bir soruyla başlamak isteriz. Battle of the DJs’i kazandığınızda neler hissetmiştiniz? O sahnede çalmak sizin için nasıl bir duyguydu?

Rodez: Battle of the DJs tabii ki çok umut verici bir şey oldu benim için. Müzikal geleceğim açısından biraz daha hevesim arttı diyebilirim. Tabii buna inanmakla birlikte daha fiili olarak da bir şeyler oluşmaya başladı. Battle of the DJs’ten sonra çok iyi bir DJing-prodüksiyon kursundan eğitmenlik teklifi aldım ve burada yaklaşık bir yıl eğitmenlik yaptım. Benim için çok iyi deneyimlerin olduğu bir süreçti.

Peki müzik yolculuğunuz nasıl başladı? Bu süreçten bahsetmek isteseniz neler söylersiniz? 

Rodez: Müzik yolculuğum aslında çok komplike bir süreç değildi. 15-16 yaşındayken çok parça dinleyen biriydim. Ama o zamanlar çok fazla derslere ilgisi olan bir çocuk değildim. Çok fazla müzik dinlediğim için bir süre sonra ciddi bir merak oluşmaya başladı bende. Parçaların nasıl yapıldığı konusunda aşırı bir merak sarmaya başladı beni, o yüzden bir araştırma yapmak istedim. Tabii o zamanlar bilgisayarım olmadığı için doğrudan bir araştırma yapmam mümkün değildi. Sırf bu işin nasıl yapıldığını öğrenmek için internet kafelere gitmeye başladım. Bir gün YouTube’u açar açmaz, benim o zamanlar çok dinlediğim favori bir parçam vardı, David Guetta’nın Shot Me Down parçasını arattım. Parçanın nasıl yapıldığını çok merak ediyordum. Tabii Tiesto’nun parçaları, Martin Garrix’in “Animals” parçası da o zamanlar çok trenddi. Bunların da nasıl yapıldığını çok merak ediyordum. YouTube’da “David Guetta – Shot Me Down nasıl yapıldı?” diye bir arama yaptım ve bunun sonucunda çıkan videoları tek tek izledim. FL Studio adlı bir programın tutorial videosunu gördüm. Ondan sonra bende ipler koptu. Her gün bu videoları izleyerek aynısını FL Studio’da tekrarladım ve bu şekilde iki yıl içerisinde prodüksiyonu yarım yamalak da olsa öğrenmiş oldum. Üçüncü yılda ilk parçamı çıkardım. Tech house ile ilgileniyordum o zamanlar. Ardından 2018’in sonlarına doğru teknoya geçmeye karar verdim ve 2021 yılına kadar tekno ile devam ettim. 2021’den beri melodik tekno ile devam ediyorum.

Şu an peki hala üretim sürecinde FL Studio mu kullanıyorsunuz yoksa Ableton’a bir geçiş oldu mu? 

Rodez: Aslında 15. Battle of the DJs’ten sonra bir eğitim ödülü kazandım Mehmet Akar’dan. Ableton eğitimi aldım, aslında çok da hevesliydim ve Ableton üzerinden ilerlemek istiyordum fakat üçüncü dersten sonra daha gitmek istemedim. Çünkü şunu anladım ki ben FL’de kendimi daha iyi hissediyorum, daha iyi ifade edebiliyorum ve hissettiklerimi daha iyi aktarabiliyorum. FL Studio’da bir parçayı üç saatte yapabiliyorsam Ableton’da bu iki gün sürüyordu ve bu yüzden dedim ki “Ben FL Studio’da kalmalıyım.” çünkü zaman çok önemli bu işte. Zamanı çok iyi değerlendirmek gerekiyordu. Sırf bunun için bile FL Studio’dan devam edebilirdim. 

Peki, House’tan teknoya yönelmenizde etkili olan ana sebep neydi?

Rodez: Dinamikler çok önemli. Özellikle kitlenin dinamiği çok önemliydi. Kitle ne isterse ben de biraz ona kaymaya çalışıyordum tabii. Onlar teknoya geçtiklerinde bende de bir teknoya geçme isteği, hevesi oluşuyordu açıkçası. Yıllarca house dinlemek bir süre sonra sıkıcı olabiliyor. Bünye de biraz underground hissiyatı yaşamak istiyor aslında. Dolayısıyla bu kültürü de çok merak ediyordum. Çünkü o zamana kadar hep festivaller üzerinden gidiyordum. Sadece festivallere yönelik parçalar yapılıyordu. Sonrasında underground’u merak edince underground’a böyle bodoslama atlamış oldum. Teknodan melodik teknoya geçişte de aynı senaryo diyebiliriz. Bu defa da underground ömrünü doldurdu artık bence. Underground ömrünü doldurunca yine geldiğimiz yere geri dönüyoruz. Yani mainstream’e.

Evet, tekno da underground’dan çıktı. Biraz daha popülerleşmeye başladı son zamanlarda. Siz bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce underground kalması daha mı iyi?

Rodez: Yani tekno zaten doğası gereği underground’dan çıkamayan bir janr. Teknoyu mainstream’de hayal etmemiz biraz zor. Bunun örneği olmuş 2-3 sanatçı var. Maddix, Hardwell, Anyma gibi. Underground adı altında yapıyorlar işlerini ama değiller. İnsanları yükselten, hypelayan bu sanatçıların yaptıkları çalışmalara mainstream denebilir ama bir yerde sıkıcılaşmaya da başlıyor.

Son zamanlarda beğendiğiniz isimlerin birkaçını bizlere sayabilir misiniz?

Rodez: Melodik teknoda Fideles’i beğeniyorum. Anyma’yı çok beğeniyorum. Açıkçası ben şu an müzikal kariyerim içerisinde bir geçiş noktasındayım, afroya da merak sardım. RUBACK’i de çok beğeniyorum. Bizim lokal sanatçılarımızdan Drumstone’u çok beğeniyorum.

Peki beğenmekten ziyade idol ya da böyle rol model olarak gördüğünüz kimler var?

Rodez: Anyma olabilir ama tam Anyma gibi olmalıyım da demiyorum. Çünkü böyle dediğiniz zaman da özgünlükten kaçıyorsunuz. O yüzden ufak bir rol model olarak alıyorum diyebilirim.

Hangi noktalarda etkileniyorsunuz?

Rodez: Ekililendiğim noktalar müzikalitesi olabilir. Kullandığı bass sound’ları çok iyi. Onun dışında kullandığı synthler de çok iyi. Bunları hayranlıkla dinliyorum ve çoğu zaman örnek almaya çalışıyorum. Anyma bir parçasında şöyle bir trick yapmış, ben de mi yapsam veya yapsam nasıl olur gibi bir sorgulama içerisine de giriyorum zaman zaman. 

Anyma, Afterlife’ın kurucularından biri olarak tekno ile visual’ları bütünleştirmiş bir vaziyette. Sizde de böyle bir düşünce var mı, ilerleyen süreçte visual’ları kullanmayı düşünüyor musunuz veya bununla uğraşıyor musunuz? 

Rodez: Şu anda bununla uğraşmıyorum. Aslında bunu birçok sanatçı istiyor, bir tek ben değil. Ama Türkiye’de bunu yapabilecek kapasite var mı bilmiyorum. Ben yapmak istesem bile Türkiye’de bunu kimler yapabiliyor, kimlerle yapabilirim bu konuda kafam karışık.

Müzik üretiminizden ve üretiminize yaklaşım tarzından bahsedebilir misiniz? 

Rodez: İlk basamak disiplinle tabii ki ama ilham aldığım şeyler anlık oluyor biraz daha. O an neyden ilham alırsam ona göre gelişiyor. O an diyelim ki bir yolda yürüyorum, birilerinin müzik dinlediğini duyuyorum ve o müzik bende farklı bir bakış açısı uyandırıyor, çok beklemediğim bir şey oluyor bazen. Bunu direkt not alıyorum, eve gittiğimde bunu remixleyeceğim veya stüdyoya gittiğimde bunun üzerine çalışacağım, bakacağım, deneyeceğim gibi. Stüdyoya gittiğimde ilk önce bununla ilgili materyaller topluyorum. Önce bir parçanın akapellasını arıyorum, akapellasını bulduktan sonra nasıl bir janr üzerinden ilerleyebilirim diye düşünüyorum. Janra da karar verdikten sonra müzikal elementleri bir araya topluyorum. Kick, davul, snare, melodi, bass gibi sesleri topluyorum. Bu materyalleri de topladıktan sonra artık puzzle oynar gibi diziyorum onları.

Müzikal anlamda ilhamınızı veya yaratıcılığınızı güçlendirdiğine inandığınız bir şey var mı? Bu herhangi bir şey olabilir. Yaptığınız bir uygulama, gittiğiniz bir yer, dinlediğiniz bir şarkı…

Rodez: Evet, açıkçası birçok kişi bir kulübe gidip parçaları dinlediğinde bunun kendinde bir ilham uyandırmasını bekler ama bende öyle olmuyor. Yani birçok kez bir kulübe, bir sahneye gittikten sonra stüdyoya gittiğimde ve şunu yapacağım dediğimde olmamıştır. Biraz daha spontane gelişiyor bu kısım. Totem yapmayı da seviyorum açıkçası. Mesela gün doğumunda müzik yapmaya başlamayı çok seviyorum. Özellikle yazları çok iyi oluyor. Sabaha karşı beşte uyanıp müzik yapmaya başlamak müthiş verimlilik katıyor bana. Hemen prodüksiyonun ardından spor yapmak da ilham veriyor.

Müziğinizi nasıl tanımlarsınız? 

Rodez: Ben aslında melodik tekno yapıyorum ama bir parçamı yaparken bütün elementler melodik tekno olmalı demiyorum. O yüzden house’tan da elementler topluyorum, afrodan biraz topluyorum, bazen hard techno’dan topluyorum. Ne kadar uzak olsam da bunu yapmayı seviyorum. Biraz daha farklı fikirleri, farklı soundları bir araya toplayıp buradan bir şeyler çıkarmayı seviyorum. Bazı dinleyenler diyor ki “Bu tam melodik tekno diyemeyiz ama başka bir tarz da diyemeyiz.” Bu yorumu başkası duysa hevesi kaçabilir ama ben bunu seviyorum çünkü bu farklı bir tarzda ilerlediğimi gösteriyor bana.

Mesela bazı DJ’lerin rock ve metal parçalarını setlerinde çaldığı oluyor ama o an o kadar iyi bir mix çıkıyor ki ortaya, hiç sırıtmıyor.

Rodez: Kesinlikle. Bu çok güzel bir şey. Ben de bunu seviyorum. Bazen indie dance’in yanında house vokalleri falan matchleyebiliyorum. Güzel oluyor. Bir keresinde melodik tekno yaparken Amerikan geçiş yaparak dubstepe geçmiştim. Bir anda geçmiştim ve şok olmuştu insanlar. Anlık bir şeydi, denemek istemiştim sadece. Çok kötü de olabilirdi ama risk de almak gerek bu işte.

Alanında başarılı ünlü DJ’lerin sizin parçalarınızı çalması size nasıl hissettiriyor?

Rodez: Tabii ki ünlü sanatçılar tarafından çalınması geleceğe dair umudumu yükseltiyor. Yakın zamanda 8Kays, Space Club Miami’de çalmıştı parçamı ve videosu çok güzeldi. Gördüğüm sırada hastaydım ama o videoyu görünce bir anda iyileştim. Sonra aynı şekilde Miss Monique hem Türkiye’de hem de Arjantin’de çaldı. O da çok iyi olmuştu benim için.

DJ’lik yapmadan önce herhangi bir enstrüman çalıyor muydunuz? Eğer çalıyorsanız enstrümanın müziğinize etkisi var mı? Hissediyor musunuz?

Rodez: Hayır enstrüman çalmadım hiç ve ben enstrümanları DJ’likle bağdaştırmayı çok mantıklı bulmuyorum. Elektronik müzik synthesizer tabanlı bir müzik türü olduğu için buna biraz daha analog ekipmanlar, analog enstrümanlar bağlamak, onlarla match’lemek zor oluyor ve parçanın grooveunu da bozuyor bence, parçanın dans ettiriciliğini azaltıyor. Birkaç sanatçıyı bundan ayrı tutabilirim. Santi & Tuğçe mesela bu konuda farklılar, her ne kadar enstrüman üzerinden yürüseler de bence gereken grooveu yakalayabiliyorlar. Ama bunlar çok nadir.

Eğer DJ/prodüktör olmasaydınız ne yapıyor ve hayatınızı nasıl kazanıyor olurdunuz sizce? 

Rodez: Asıl üzerinden yürümek üzere olduğum mesleğim gazetecilik üzerinden yürürdüm. Köşe yazıları yazardım. Tabii yine gazetecilikte de kültür sanat üzerinden yürüyecektim, kültür sanat gazeteciliği yapacaktım. Bu şekilde de planlarım vardı benim. Mixmag Turkey gibi bir dergi çıkarıp bu dergide haftalık, günlük yazılar yazmayı planlıyordum. Yine elektronik müzik üzerinden ilerleyecektim.

Elektronik harici dinlediğiniz bir müzik türü var mı?

Rodez: Evet. Türkü de dinliyordum ben. Bir aralar etnik parçalar çok hoşuma gidiyordu. O benim için uç noktaydı aslında. Selda Bağcan’ı çok severdim. Onun parçalarını etnik house parçalarla birleştirmeyi, orada harmanlamayı çok istiyordum. O alanda da Acid Pauli var, ondan aldığım ilhamla bunu yapmak istemiştim. Birkaç deneme yaptım, birkaç proje çıkardım fakat yayınlamadım. Şu an stüdyoda duruyor bu parça. Güzel de olmuştu ama işte…

İlerleyen süreçte yayınlamayı düşünüyor musunuz peki bu parçaları?

Rodez: Benim kendi müzikal kimliğimden biraz uzak olduğu için yayınlamayı düşünmüyorum ama belki ilerleyen zamanlarda Soundcloud’dan free download şeklinde yayınlayabilirim. Resmî bir şekilde yayınlamayacağım.

Müziğinize getirmek istediğiniz farklılıklar var mı? Çıkan son parçalarınıza baktığımızda Peak-Time/Driving teknodan Melodik teknoya bir geçiş söz konusu gibi gözüküyor. Bunun ana sebebi nedir ve ilerleyen süreçte daha farklı janrları da denemeyi düşünüyor musunuz?

Rodez: Bunun ana sebebi tabii ki müzikal kitlenin biraz daha bu janra evrilmesi. Arz talep meselesi aslında. Ben de zaten bu kitlenin bir parçası olduğum için kendimi onlardan ayrı tutamıyorum. Onlar ne istiyorsa ben de onu istemiş oluyorum zaten. Sürekli yaptığım bir şeyi de yapamıyorum, öyle bir yapım var benim, hep aynı şeyleri yapmayı sevmiyorum. Farklı deneyimleri seviyorum, farklı şeyleri bir projede birleştirmeyi seviyorum. Mesela çok fazla İngilizce vokal kullandım. Burada kendimi biraz frenlemek istedim. Farklı dillere bakmak istedim. İspanyolcaya baktım, Fransızcayı inceledim. Bunları kullanıyorum bu son zamanlarda. Son çıkardığım parçamda Fransızca bir vokal vardı. Yine melodik teknoya ait soundları barındırıyordu bu parça. Şu an afro üzerinde de denemeler yapıyorum ama afro’yu yayınlar mıyım emin değilim. Belki de yayınlarım, bu konuda çok kesin bir şeyler söyleyemiyorum. Afroyu da İspanyolca vokallerle match etmeyi çok seviyorum. Çok uyumlu oluyorlar.

Sizce analog müzik yerini elektroniğe mi bırakıyor? Bu noktada müziğin evrimini nasıl görüyorsunuz?

Rodez: Popüler kültür bu şekilde aslında ama herkes popüler kültüre dahil değil. Biz, belki bu kültüre ait ve bu kültürden kopamıyor olabiliriz ama toplumun birçok kesimi bu kültüre dahil değil. Örneğin Orta Doğu veya Uzak Doğu, elektronik müzikle çok da fazla eşleşmiş bir kültür değil. Avrupa’da, Amerika’da dediğiniz şekilde olabilir. Cevabı bölgeden bölgeye göre değişiklik gösteriyor bence.

Prodüksiyona veya DJing’e yeni başlayan kişiler için ne gibi tavsiyeleriniz olur? 

Rodez: Hem prodüksiyona hem de DJ’liğe başlayanlar için ilk önerim tabii ki disiplin ve bunun sürekliliği. Sürekli yapılan şeyleri tekrarlamak, sürekli deneme yapmak, sürekli antrenman yapmak çok önemli. Özellikle de prodüksiyonda geçerli bu söylediğim. DJ’liğe biraz ara verdikten sonra tekrar yapsanız da bu bilgiler uçmayabiliyor ama prodüksiyonda asla öyle değil. Çünkü müthiş bir bilgi havuzu var. Bunları sürekli aklınızda tutabilmek için düzenli olarak antrenman yapmak gerekiyor. Her gün en az bir saat yapsanız bile bir yıl sonra bu size çok güzel geri dönüşler getirebiliyor. Bir yıl sonra amatör de olsa güzel bir parça yayınlayabiliyorsunuz. İki yıl geçtikten sonra piyasa standartlarında bir parça yayınlayabilirsiniz. Üç dört yıl geçtikten sonra artık piyasanın üzerinde gayet profesyonel bir parça yapabiliyorsunuz ve başarılı labellardan yayınlayabiliyorsunuz.

Üretim sürecinde en çok zevk aldığınız ve en sevdiğim parçam diyebileceğiniz parçanız hangisi? Neden?

Rodez: Bu hep değişiyor biliyor musun? Çünkü bir şeyler yapıyorum ve diyorum ki bu şimdiye kadar yaptığım en iyi işti. Şimdiye kadar çok fazla söyledim bunu. Ama bence en iyi yaptığım şey Miss Monique’in labelı Siona Records’tan çıkan Roulette X adlı EP’mdi. Roulette X’in benim için yeri başka. Roulette X başarılı olmasının yanı sıra insanlarda çok farklı bir bakış açısı uyandırdı, farklı yerlere evrildi. Hiç elektronik müzikle ilgisi olmayan insanların bile sevebildiği bir parçaydı. Aslında parçalarımın çoğu Beatport hype listesine giriyor zaten ama en çok Numen Records’tan çıkan parçam S.W.A.T. yükselmişti. Beatport hype’ı da geçerek top 100 global listesinde 34’e kadar ilerlemişti. Tabii o listede Adam Beyer vardı benim altımda, üstümde Charlotte de Witte vardı. Bu perspektif müthiş önemliydi benim için. Onu gördükten sonra tamam, artık ölebilirim dedim.

Müzik kariyerinizdeki en büyük dönüm noktaları nelerdir?

Rodez: Aslında hiçbir zaman tam dönüm noktası diyebileceğim bir an olmadı, sabit giderken bir anda yükselmedim. Biraz daha linear bir şekilde yükseliyorum ben, çünkü sürekli prodüksiyon üzerinden yürüyorum ve aktif bir sosyal medya kullanıcısı değilim. Müthiş bir sosyal medya hesabım yok. Öyle binlerce, milyonlarca insanı etkileyen bir yapım da yok. Bence bir anda yükselen insanlar bir anda düşüyorlar zaten. O yüzden bu şekilde olmaktan daha mutluyum. İlk dönüm noktası Battle of the DJs’ti diyebilirim. İkincisi ise Siona’dan çıkan parçamdı. Bu ikisi aşırı umut verici oldu benim için ve umudumu da karşıladılar zaten.

Peki bu ilerleyen süreçte sosyal medyanı biraz daha profesyonelleştirmek veya sosyal medyanla ilgilenecek bir ekip kurmak gibi bir düşüncen var mı? Çünkü sosyal medya kullanımı gerçekten sektörde çok etkili. Sen daha iyi bir DJ olsan bile senden daha kötü bir DJ, hatta prodüksiyonu olmayan bir DJ’in senden çok çok daha fazla takipçisi varsa onun booklanma ihtimali ya da onun bir etkinliğe yazılması ihtimali biraz daha artıyor gibi gözüküyor. Bu konuda düşüncelerin neler?

Rodez: Evet, tabii ki sosyal medya ile ilgili düşüncelerim var. 2024’teki planlarımdan birisi de buydu. Birinci planım stream’i arttırmak ikinci planım sosyal medyaya yüklenmek ve profesyonel hale getirmek. 2024’te bunu başaracağımı düşünüyorum. Kitleleri biraz daha yoklayan ve onları harekete geçirecek bir hesabım olacak bence. 

Dinleyicilerinizden aldığınız ve sizi en çok etkileyen geri dönüş neydi? 

Rodez: Aslında birçok parçamda çok güzel geri dönüşler oluyor. Hepsinden ayrı ayrı çok güzel tepkiler alıyorum ama Siona Records’tan çıkardığım parçam Roulette X , Türklerin verdiği feedback’in yanı sıra çok fazla yabancı insandan da feedback gelmesine sebep oldu. Dünyanın dört bir yanından insanlar beğendi, sevdi ve çaldı. Bununla birlikte, benimle heyecanlarını paylaştılar. O yüzden Roulette X EP’m benim için ayrı bir yerde diğer releaselerime göre. Bunun yanı sıra Extima Records’tan çıkan parçalarım da çok güzel tepkiler aldı. Özellikle OZBEK’le yaptığım parça çok iyi tepkiler aldı. Festivallerde yankılandı çok defa.

DJ’liğe ilk nasıl başladınız?

Rodez: Aslında prodüksiyon yaparken DJ’lik de yapmam gerektiğini biliyordum tabii ki. Çünkü bu iki şey birbirine kökten bağlantılı, ikisi de birbirini çok fazla etkiliyorlar. Prodüksiyon yaptıktan sonra dedim ki neden olmasın. Çünkü prodüksiyon bilen birisi için DJ’lik biraz daha kolay bir şey. O zamanlar teknoya geçtiğimde ilk tekno parçam vardı, adı After Life. After Life Türk kitlesi tarafından çok fazla sevildi çok beğenildi. Bu kitleye ait bir topluluk beni aradı ve bir etkinlik yapmak istediklerini söylediler. Biraz daha House Party kıvamında bir etkinlikti. Ben çok ciddi düşünemedim bu etkinliği, daha çok arkadaş arasında yapılan bir etkinlik gibi düşündüm ama gittiğimde karşılaştığım sahne bambaşkaydı. 70’ten fazla insan vardı, üç katlı bir geniş bir villada parti yapılıyordu. Ben DJ’liği hiç bilmiyordum, sadece pratik yapmak için gelmiştim aslında oraya. Karşımda daha salaş, daha kinky, daha toplumun uç kısmında olan insanlar vardı. O gün etkinlikte lokal sahneden çok iyi DJ’ler de vardı. Alper Atıcı bunların başında geliyor. O çok destek oldu bana DJ’lik konusunda ve onun sayesinde DJ’liği öğrendim. O gün etkinlikte hiç haberim olmadan sekiz buçuk saat çaldım. Bana “Sekiz buçuk saat çalacaksın.” deselerdi ben bunu yapamayacağımı söylerdim aslında ama çalarken zaman su gibi akıp geçiyordu. Ben iki üç saat çaldığımı zannederken sekiz buçuk saat çalmışım ve bundan haberim yoktu. O gün ciddi bir kar yağışı vardı ve o villadan dışarı çıkmak imkansızdı. O yüzden o etkinlik çok uzun süre devam etti. Yaklaşık 17-18 saat süren bir etkinlikti. Ertesi gün villadan çıkmaya çalıştığımızda karla kaplı olduğunu gördük her yerin ve çıkamadık. Villa çok yamaç bir yerdeydi, oradan araçlarla aşağı inmek çok tehlikeliydi. O yüzden biz biraz daha devam ettik ve o ortam bana Climax filmini anımsatmıştı.

Bize kıymetli vaktinizi ayırdığınız ve bizi kırmayıp buraya geldiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Umarız en kısa zamanda tekrar görüşürüz ve tekrar Boğaziçi Üniversitesi’nde sizi ağırlarız. Bir sonraki sahnenizde de orada olacağız İyi akşamlar ve iyi çalışmalar diliyorum sizlere.

Rodez: Rica ederim. İyi akşamlar, teşekkürler.

Yazı oluşturuldu 122

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön